HiKAYENi PAYLAŞ
Okuma yazma öğrenen çocuğumuzun anne-babası yada öğretmeni olarak ilkokuma yazma öğretimi sürecinde değişik olaylar yaşıyoruz. Bazen bizi çok zorlayan bir durumun, en umulmadık zamanda gelen çözümü çektiğimiz tüm çileyi bize unutturuyor. Her birimizin yaşamış olduğu değişik hikayelerinizi buradan yayınlamak istiyoruz.  Yayınlanmasını istediğiniz öykünüzü adınız-soyadınızla birlikte miniminibirlerim@gmail.com adresimizden bize yollayabilirsiniz. Gerekirse taslak olarak yazdığınız öykünüzün düzenlenerek yayına hazır hale getirilmesine yardımcı olunacaktır. Öyküler yeterli bir miktarı bulduğunda daha kalıcı bir hale gelmesi ve kalıcı halde gelecek nesillere aktarılması amacıyla renkli ve resimli bir  e-kitap haline dönüştürülecektir. Kimbilir belki bir sponsor bulabilirsek bastırabiliriz bile. Ne dersiniz hoş olmaz mı?
Herkesin bir öyküsü olduğunu tahmin ediyorum. Buyrun kendi cümlelerinizle öykünüzü paylaşmaya...




İlk öykümüz bir öğretmenimiz tarafından kaleme alınmış. Bir solukta okutuyor kendisini. Nereden ve ne zaman indirdiğimi hatırlamadığım bu öyküye bilgisayarımın download klasörünü karıştırırken rastladım ve konumuza cuk oturduğundan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ben Okumayacağım

Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu. Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum. Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi. Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe paniğim artıyordu.
 
Kızımdan bir yaş küçük oğlum ve henüz yedi aylık bebeğim den çalabildiğim her dakikayı kızıma ayırıyor, ancak öğretmeniyle her konuştuğumda büyük bir düş kırıklığı ile eve dönüyordum. 'Kızım acaba geri zekalı mı' diye düşündüğüm oluyor, bu düşünceler yüzünden beynimin zonklamasını geçirmek için iki, üç tane ağrı kesici almak zorunda kalıyordum.
 
O soğuk mart akşamında, sönmeye yüz tutmuş sobanın yanında, kızıma heceleri söktürebilmek için uğraşırken, onun ilgisizliği kalan son sabrımı da tüketti. Ayların birikimiyle kızı mı omuzlarından tutup, silktim ve minicik yanağına hatırladıkça utandığım' bir tokat attım. Yanağı kıpkırmızı oldu. Şaşkın ama kızgın baktı. Ağlamamak için minik dudaklarını sürekli büküyor, bakışları kalbimin ötelerine doğru ok gibi ilerliyordu.
 
Sessizliği bozan ben oldum.
 
"Neden? Nazlıhan neden? Niçin okumayı öğrenmek için gayret göstermiyorsun? Sen aptal değilsin. Neden kendine aptalmışsın gibi davranılmasına izin veriyorsun?"
 
Bir an durdu, sonra sesinin bütün yırtıcılığı ve kiniyle, "Çünkü ben okumak istemiyorum" diye haykırdı. Kulaklarıma inanamıyordum. Yüksek tahsil yapıp, iyi bir geleceği olacağını düşledim biricik kızım, benim, ben öğretmen Emine Özgenç'in kızı "Okumak istemiyorum" diye bağırıyordu.
 
Hayal kırıklığı ve şaşkınlık içerisinde "Neden?" diye sorabildim.
 
"Çünkü ben senin gibi okuyup, öğretmen olup, çocuklarımı evde yalnız bırakıp işe gitmeyeceğim, Çalışmayacağım, Ben sadece anne olacağım."
 
Kızım konuşmuyor, adeta beni tokatlıyordu. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, bu sözlerin gerçekten kızıma mı ait olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evet bu sözleri bana yedi yaşındaki kızım söylüyordu. "İnsan şimdi bayılmaz da ne zaman bayılır" di ye düşündüm. Sanki, birden, gözlerimin önünde bir sinema perdesi açıldı ve acı bir film oynamaya başladı. Yozgat'ın Nohutlu Tepesi'nde, o her çıkışımda hiç bitmeyeceğini düşündüğüm yokuşun başındaki bir türlü ısıtamadığım evi hatırladım.
 
12 Eylül sonrası, eşimin (birçok insana yapıldığı gibi) hiç anlayamadığım bir tarzda ve sebepsizce tutuklanıp cezaevine götürülüşü. Aylarca tutuklu olduğu halde mahkemenin bir türlü başlamayışı. Yıllarca süren ve benim, eşimin neden tutuklandığını beraat ettikten sonra bile anlamadığım mahkemeler. Bakamadığım için dokuz aylık oğlumu Samsun'a, anneme bırakmam. Bakıcı ve anaokulu masraflarını karşılayamadığım için, iki yaşındaki kızımı her gün çalıştığım liseye götürüşüm. Yavrumun öğretmenler odasında koltuklarda uyuyuşu. Uykusunun en derin yerinde çalan teneffüs ziliyle yavrumun fırlayıp koltuklara oturuşu. Sonra müdürün beni çağırıp, "Bak Emine Hanım, biliyorum zor durumdasın ama seni gören herkes çocuğunu okula getirmeye başladı. Burası çocuk yuvası değil ki. Bir daha kızını okula getirme" deyişi. O günden sonra iki buçuk yaşındaki kızımı o koskoca, o sopsoğuk evde, yalnız başına bırakıp, dönene kadar kızımı koruması için Allah'a yalvarışlarım. Acıkır ve susar diye etrafa bıraktığım su bardakları ve yiyecekler. Her akşam eve döndüğümde yavrumu bir köşede battaniyenin altında büzüşmüş buluşum.
 
"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, ağladım, ağladım, yoruldum, sustum, sonra yine ağladım" diyerek boynuma sarılışı. Bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bir türlü filmin sonu gelmiyordu.
 
Nisan sonlarına doğru bir öğle paydosunda eve gelmiş ve zili çalmak zorunda kalmıştım.
 
O sabah telaşla çıkarken anahtarı evde unutmuştum. Ama çok dert etmemiştim. Nasılsa kızım evdeydi. Kapıyı açardı. Ama açmadı. Açmadığı gibi sesinin bütün gücüyle "Anne" diyerek ağlıyordu. "Kızım, ben annenim, aç kapıyı" dedikçe o "Hayır sen annem değilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne söyledimse inandıramadım. Dinlediği bir masaldan etkilenmişti besbelli. Yavrum, minik yavrum korkuyor ve ağlıyordu. Yarım saat uğraşmış, ikna edememiştim.
 
Yapacağım tek şey vardı. Bir şekilde içeri girmek. Ama nasıl? Kapıyı kıracak gücüm yoktu. Nohutlu Tepesi'nde çilingir ne gezerdi. İçerde yavrum feryat figan ağlıyordu. Neden sonra alt kata inmeyi düşündüm. Kapıyı açan komşuma bir yandan olayları anlatıyor, bir yandan balkona doğru koşuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerleştirdim ve üst kattaki evimin balkonuna ulaştım. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadın, bir sandalye yardımıyla nasıl olup üç metrelik tırmanışı gerçekleştirerek, üçüncü kattaki evimin balkonuna ulaştım. Hala anlamış değilim. Sanki görünmeyen bir el beni yukarı çekti. Balkonun kapısı pek sağlam olmadığından, kilidi kolayca açıp içeri koştum. Kızım kapının dibine oturmuş, başını bacaklarının arasına sıkıştırmış ağlıyordu. Sarıldım, sarıldım, sarıldım... Göz yaşlarım onunkiyle karıştı. Koynuma büzüldü. Sadece "Annem, anneciğim, kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gün öğleden sonraki ilk dersimi kaçırdım. Müdürün ikazına rağmen kızımı sınıfıma götürdüm. Önce müdür muavini, sonra müdür tarafından azarlandım ama hiç cevap vermedim. Sadece göz pınarlarımda iki damla yaş belirdi. Ve o yaşlar müdürün birden susup özür dilemesine sebep oldu.
 
Evet bu acı film bitecek gibi değil. Kızımın sesiyle irkildim.
 
"Ben okumayacağım. Anne olacağım diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatlıyordu. Ona iyi bir anne olamadığımı ve bundan duyduğu rahatsızlığı bu sözlerle haykırıyordu yüzüme. Hayatımın hiçbir anında böylesine bir acı yaşamamıştım. Hiçbir söz yüreğimi ve belleğimi böylesine hırpalamamıştı.
 
Kızımın kestane rengi saçlarını okşadım. Tokadımla kızaran yanağını öptüm. Başını göğsüme bastırdım. Onun hafızasında yer eden bütün acıları silmek istiyordum. En doğru, en eğitici sözleri bulmalıydım. Ama nasıl?.. Bu allak bullak beyinle nasıl?
 
Öğlece ne kadar kaldık bilemiyorum. Bir ara konuşacak gücü bulabildim.
 
"Kızım, her okuyan kadın çalışmak zorunda değildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmanı istiyorum. Ancak, okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Çalışmak zorunda değilsin ki. Sen de evde çocuklarına bakar, onlara okuma yazma öğretirsin" diye devam eden birçok cümle sıraladım peş peşe. Kızım ikna olmuş görünüyordu. Ertesi gün okuldan geldiğinde onu masanın başında Cin Ali kitabını okurken buldum. Kızım, okuyup yazmayı aylar önce öğrenmiş fakat ısrarla herkesten saklamıştı.
 
Öğretmeni şaşkındı. "Nasıl olur da bir çocuk, bir günde bu kadar ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabı öyle uzun ve anlaşılması öyle güçtü ki... O an susmak, en güzel cevaptı çünkü bu sorunun cevabını ancak ben ve Nazlıhan anlayabilirdik.
Şimdi kızım, Gazi Üniversitesi'nde işletme okuyor. Anadilini çok iyi okuyup, yazdığı gibi iyi derecede İngilizce de biliyor. En önemlisi bir kadının hangi şartlarda olursa olsun çalışması ve ekonomik özgürlüğünü elde etmesi gerektiğine inanıyor. En güzeli de her fırsatta "Canım annem diye sarılıp yanaklarımdan öpüyor. Ben de onun, daha önce "o utandığım tokatla" kızart tığım yanağından öpmeye özen gösteriyorum.
 
Emine Özgenç

El Yazısını Gözünüzde Büyütmeyin
 
www.miniminibirlerim.com
 


Yeni sitemiz www.minimini birlerim.com açıldı. Yeni çalışmalarımızı oradan takip edebilirsiniz. SORULARINIZ İÇİN YENİ SİTEMİZİ KULLANINIZ. OKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ VİDEOLARINI İZLEYEMEYENLER YENİ SİTEMİZDEN SORUNSUZCA İZLEYEBİLİRSİNİZ . *** Videoları İzleyemeyenler Müjde! Youtube erişim engellemesi ile ilgili olarak izlenemeyen videolarımız için çözüm yolu bulunarak videolar yenilenmeye başlandı. İlk olarak OKUMA YAZMA ÖĞRETEN HARF VİDEOLARI bölümümüzdeki videolar yenilendi.** MASAL TELEVİZYONU bölümündeki videolarımız da yenilenmiştir.**** i, n, o, r, m ve e,l,a,t harflerinin yazılış videolarını soldaki menüde bulunan "El Yazısı Harf Videoları" bölümünde izleyebilirsiniz. **** MATEMATİK VİDEOLARI bölümüne Sincap Cimcime'nin yepyeni 7 tane videosu eklendi.

**************************

DİKKAT ÖNEMLİ !!! EL YAZISI ÖĞRETİMİ VİDEOLARINI İZLEYEBİLMENİZ İÇİN BİLGİSAYARINIZDA KÜÇÜK BİR AYAR YAPMANIZ GEREKİYOR. YAPMANIZ GEREKEN AYARLA İLGİLİ AÇIKLAMA ANASAYFAMIZIN ALTINDA MEVCUT.

**************************

Çocuklar! Şirinler, Keloğlan ve Nasrettin Hoca ÇİZGİ FİLM bölümünde sizleri bekliyor

**************************

Sitemiz sürekli güncellenmektedir.

**************************

Yeni sitemiz www.miniminibirlerim.com açıldı. Yeni çalışmalarımızı oradandan takip edebilirsiniz... OKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ VİDEOLARINI İZLEYEMEYENLER YENİ SİTEMİZDEN SORUNSUZCA İZLEYEBİLİRSİNİZ

**************************

 
MİSYONUMUZ
 
www.miniminibirlerim.com sitesi olarak misyonumuz okula başlayan mini mini birlerimizin ilk okuma yazma öğretimi ve matematik dersi çalışmalarında velilerimize, öğretmenlerimize yardımcı olmaktır. Sitemizde ilk okuma yazma öğretimi görsel videolarla desteklenerek sunulmuştur. Matematik dersinin 1. sınıf konularının önemli bir bölümü gene görsel videolarla youtube paylaşım sistemi üzerinden sitemizde paylaşıma sunulmuştur. Sitemiz telif haklarına ve emeğe saygılı olmayı prensip edinmiştir. Başka sitelerden yapılan alıntı ve eklemelerde kaynak belirtmeye özen gösterilmiştir. Sitemiz üzerinde paylaşılan yazı ve eserlerin tüm hakları aksi belirtilmediği sürece sitemize aittir.

Google Gruplar
miniminibirlerim grubuna
kayıt ol

Alttaki kutuya mail adresinizi
yazıp, butona tıklayın.
E-posta:
Üye olduktan sonra e-mail adresinize gelecek maili onaylayarak üyeliğinizi aktifleştirebilirsiniz.
 
El Yazısını Gözünüzde Büyütmeyin
 
Sitemize bugüne kadar 2734177 ziyaretçi (9905775 klik) geldi.



www.miniminibirlerim.com sitemizde yer alan bilgi, belge, fotoğraf ve dokümanların her hakkı aksi belirtilmediği sürece www.miniminibirlerim.com sitesine aittir. Sitemizde yayınlanan bilgi, belge, doküman ve fotoğrafların yazılı izin alınmadan yayınlanması, kopyalanması, ticari amaçlarla kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na göre suçtur. Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol